Turkaz Magzin'deki Mayıs 2018 Yazım "YEMEK KÜLTÜRÜNÜN İNSAN YAPISINA ETKİLERİ"
Merhaba Değerli Dostlar,
Size çok güzel bir dergiden bahsetmek istiyorum.
https://www.turkazmagazine.com Linkde detaylı çok geniş bilgi var.
Ayrıca bu dergide Yemek Kültürümüz ile ilgili yazılar yazmaya da başladım. ilk yazım Mayıs 2018 sayısında 89. sayfada
https://www.turkazmagazine.com/…/…/Kapak-May%C4%B1s-2018.pdf
Size çok güzel bir dergiden bahsetmek istiyorum.
https://www.turkazmagazine.com Linkde detaylı çok geniş bilgi var.
Ayrıca bu dergide Yemek Kültürümüz ile ilgili yazılar yazmaya da başladım. ilk yazım Mayıs 2018 sayısında 89. sayfada
https://www.turkazmagazine.com/…/…/Kapak-May%C4%B1s-2018.pdf
Yine Bu sayıda çok değerli iş adamı Sanica YKB'sı Ali Fatinoglu bey'in iyi bir röportajı var.
TurkAz Magazine dijital dergi platformu, ülkeler arasında ve iş dünyasında yeni bir pencere açıyor. Hedefi ise, Azerbaycan ve Türkiye arasında tanıtıcı bir rol almak.
Sektöre yeni, farklı bir perspektiften bakan “TURKAZ MAGAZINE”; internet üzerinden yaptığı dergi ile Azerbaycan – Türkiye bağını güçlendirecek ve sektöre yeni bir soluk kazandıracaktır.
YEMEK KÜLTÜRÜNÜN İNSAN YAPISINA ETKİLERİ
Son 2-3 yıldır Restoran
sektöründe çalışmakla birlikte eski bir gazeteci olmam dolayısıyla bildiklerimi
sizlerle paylaşmak istedim. Uzmanlık iddiasında birisi olarak bu yazıları
yazmayacağım. Sadece duygu ve düşüncelerimi aktarmak istiyorum. Son yıllarda
ülkemiz de dahil olmak üzere tüm dünyada obezite başını almış gidiyor. Bu gidişe
bir dur demek lazım. Hamburger ve asitli yiyecekler-içecekler, kebap kültürü
bize ve evlatlarımıza güzel bir yarın vadetmiyor. Aynı zamanda sağlıksız
beslenmeye bağlı olarak kanser hastalığının artış gösterdiğini birçok bilim
adamı haykırarak sürekli söylemektedir.
Bu bilim adamlarının ifadelerine
göre; Günümüzde günlük yaşantımızı kolaylaştıran birçok kimyasal gıda ürünü,
üretim aşamasından tüketim aşamasına kadar, insan sağlığı ve çevre açısından
küresel bir tehdit oluşturuyor. Birçok gıda üreticisi bizim sağlığımızı
düşünmüyor, sadece para kazanma içgüdüsüyle hareket ediyor. Mesela, Marketlerden
aldığımız hazır yoğurtlar neden bozulmuyor? Düşündünüz mü? Onun dışında tarım
ilacının vücuda girmesi halinde ilacın dokularda kaldığını biliyor musunuz?
Bunlar insana tahmin edilenden daha çok zarar veriyor.
Dolaysıyla bu yazının amacı
sağlıklı beslenme ile ilgilidir. Ve eskiden evlerimizde annelerimizin yaptığı
sağlıklı yiyeceklere ve ev yoğurtlarına dönmek gerekiyor. Yoksa araştırmalara ve
en son yayınlanan bir kamu spotuna göre Dünyada 600 Milyon obez var. Yani
anlayacağınız obez bir nesil geliyor.
Nasıl besleniyoruz,
1. Yediğimiz
yiyecekler ve içecekler acaba bedenimize ve ruhsal yapımıza etki ediyor mu?
2. Karakterimiz
yediklerimizden ve içtiklerimizden etkilenir mi?
3. Mesela
sürekli kuzu eti yiyen birisi dana eti veya büyükbaş hayvan etiyle beslenen birisine
göre farklılık gösteriyor mu? Kuzu etiyle beslenmek acaba insanı daha Yumuşak
huylu birisi mi yapıyor?
4. Akdeniz
mutfağıyla beslenen birisi diğer mutfaklar ile beslenen birisine göre ne gibi
değişiklikler gösteriyor. Bu bölgeye ait yemekler Daha mı az kilo aldırıyor?
Birçok diyet niye Akdeniz Mutfağı referanslı oluyor?
5. Obezitenin
coğrafi haritası çıkarılabilse acaba hangi bölgelerde daha fazla gözükür?
6. Kanser
gibi bazı hastalıkların yoğun olarak görüldüğü bölgeler acaba hangi tür yanlış
besin alışkanlıklarından kaynaklanmış olabilir?
Gibi soruları artırabiliriz.
Bu soruların cevabı aslında
iyi yapılacak araştırmalar sonucunda bulunabilir. Ancak tecrübelerime dayanarak
edindiğim kanaate göre insan yediklerinden etkileniyor ve bu minval
doğrultusunda gelişiyor. Çok deniz ürünleri tüketen kişilere baktığımızda daha
sağlıklı olduğunu görüyoruz. Çok baharatlı yemek tüketenlere baktığımızda ise
sinirli ve kavgacı yapılar karşımıza çıkıyor. Hâlbuki gerçek zeytinyağlı
yemekler veya annelerimizin evlerde yaptığı sağlıklı yemeklerle beslenenlere
baktığımızda çok daha sağlıklı ve düzgün karakterli insanlar olduğunu
görüyoruz. Bunları dediğim gibi yapılacak olan araştırmalar ortaya koyacaktır. Ancak
ben tarihe not düşmek açısından, iddiamı burada seslendirmiş olayım. Eski bir
rivayete göre 40 gün hayvansal gıda almayan kişilerde farklı meziyetlerin
ortaya çıktığı söylenirdi. Günde bir zeytin ile beslenen Hint fakirlerinin
olağanüstü haller gösterdiğine belgesellerde sürekli şahit olmaktayız.
Ayrıca yiyeceklerin sağlımıza olan katkısı kesinlikle göz ardı
edilemez. Bu kültür ülkemizde olduğu gibi aynı zamanda Azerbaycan Yemek
Kültüründe de mevcuttur. Şifa veren yiyecekler diye
Yemek Sadece biyolojik bir eylem değildir,
İnsanın beslenmesi biyolojik bir eylem olmakla birlikte
insan metabolizmasının besin, enerji ihtiyacının karşılanması surecinde, söz
konusu enerjinin sağlanması, gerekli besinlerin temini, insan tüketimi için
uygun hale getirilmesi ve tüketim davranışları sureci, beslenmeyi salt
biyolojik bir eylem olmaktan çıkarmakta, kültürel bir olgu haline
dönüştürmektedir.
Yemek aynı zamanda ekonomik anlamda inanılmaz bir etkileşimi
de içerisinde barındırmaktadır. Toplumlar yaşadıkları yerlere göre yedikleri ve
tükettikleri Yiyecekler ile değişiklik göstermektedir. Bunların üretimi,
taşınması, depolanması ve tüketimi surecinde oluşan birçok toplumsal farklılıklar,
beslenme şeklinin toplumsal kültürün oluşmasında inanılmaz bir rol oynağını ortaya
koymaktadır.
Toplumsal statü ve güç̧ ilişkilerinde yemeğin önemi çok büyüktür.
Yemeğin toplumu oluşturan fertler
arasındaki iletişim ve etkileşim surecine de etkisi büyüktür. Bununla birlikte
yemek, bir sosyalleşme aracı olarak da kullanılmaktadır. Toplumda beslenme
alışkanlıklarının oluşmasında; Kurak bir bölge ile verimli toprak olan bir
bölge arasında, şehirde yaşayan birey ile köyde yaşayan birey arasında ve Sosyal
sınıf katmanları arasında çok ciddi farklar rol oynamaktadır.
Din açısından Yemek;
İnanç̧ ve beslenme ilişkisi
açısından Yemek Kültürü, Kutsal ve onun normları etrafında birleşen bir toplumsal
yapıda, dinin yenilmesini yasakladığı ve yenilmesine izin verdiği yiyeceklerin
etkisi ile oluşmaktadır. Dinin haram ve helal kıldığı “yemek”lerin var olması
da dinin yemek üzerindeki belirleyiciliğinin göstergesidir. Bu kapsamda bu tür toplumlarda
beslenme alışkanlıkları, dinin yenilmesini yasakladığı ve yenilmesine izin
verdiği yiyeceklerin etkisi ile oluşmaktadır. Müslüman ve Yahudilerde Domuz
etinin haram ama Hristiyanlarda helal olması gibi.
Besinlerin asitlik-bazlık durumlarına göre yaşamımıza etkileri
Tüm yiyecekleri ve
etkinliklerini iki grupta sınıflandırabiliriz: alkali/baz oluşturan (pH
derecesi 7′den yüksek) ve asit oluşturan (pH derecesi 7′den düşük). Yaşamınızda
alkali oluşturan yiyecek ve etkinliklere ağırlık vermemizde yarar vardır. Yüksek
alkali oluşturan besinler İnsan vücudunda duygu durumunu etkiler. Yüksek alkali
oluşturan besinler; Huzur, minnettarlık, affetmek, neşe, gülmek, olumlu
düşünmek, dinlenmek, egzersiz yapmak, derin nefes almak ve nezaketli olmak gibi
konularda müspet etki yaptığına dair çalışmalar var. Yüksek asidik besinler; Korku,
kıskançlık, öfke, stres, uykusuzluk, hareketsizlik, sigara içmek, uyuşturucu
kullanmak vs. gibi duygu ve düşüncelere etki yapmaktadır.
Bu yüzden yüksek asit
oluşturan besinlerden uzak durulmalıdır.
Beslenme şeklimizin Kan Grubuna göre göre insan yapısına etkileri
Yediğimiz besinlerdeki
lektinler (bir çeşit yağ) kanımızı olumlu veya olumsuz etkilemektedir. Bunun
sonucunda ise sağlıklı beslenme veya sağlıksız beslenme ortaya çıkmaktadır. Eşyanın,
gıdanın ve insanın mizacı var. Her insan kendi mizacına uygun gıdayı yemek
zorundadır. İbni Sina beslenmeyi,
gıdanın mizaca uydurulması olarak tarif ediyor. İnsan, kendi tabiatına
uymayan yiyeceklerden kaçınmalıdır. İki proteini birlikte yemek yanlıştır. Yani
Süt ürünleriyle et ürünlerini birlikte tüketmek. Kayseri mantısı, İskender
kebabı gibi, yoğurdu tereyağını ve eti bir arada bulundurur. Mide her bir gıda
için farklı program uygular. Hazmeder, eritip çürütür ve asite dönüştürür. Uzun
sürede hazmedilen gıdalarla kısa sürede hazmedilen gıdaların aynı anda
tüketilmemesi gerekir.
Sağlıklı bir yiyecek olan
süt, birçok kişi için uygun olmasına
rağmen, bazıları için kaçınılması gereken bir besindir. Ancak bu kişiler süt
içmeleri gerektiğinde bunun olumsuz etkisini safran veya tarçın ile
azaltabilirler. Yine Yoğurt, çok besin değeri yüksek olmasına rağmen bazı
hastalığı olanlar için ve özellikle geceleri yoğurt yemekten kaçınmaları
tavsiye edilir.
Azerbaycan ve Türkiye Mutfak Kültürünün Tarihi Birlikteliği
İki devlet bir millet inancı ile
tanımladığımız Azerbaycan ve Türkiye ilişkilerinde kültürel geçmişimizin etkisi
ile gastronomi alanında da ortak noktalarımız mevcuttur. Aslında birçok yemeğimiz benzerlik
oluşturmaktadır. Bu da aynı kültürün bir parçası olduğundan kaynaklansa gerek.
Ancak detaylara indiğimizde coğrafi farklılıklardan olsa gerek bazı nüanslar
vardır. Bizim Tereyağlı sade olarak pirinçten
yaptığımız “Pilav”ımıza yine Azeri kültüründe
Pirinçle birlikte üzüm kaysı erik havuç gibi malzemeler ilave edilerek “Azeri Pilavı” yapılmaktadır. Burada bir not düşmek gerekiyor. Aslında Osmanlıda
da “Osmanlı Saray Mutfağında” Azeri pilavına benzer pilavların şu an Azerbaycan
da yapıldığı gibi yapılmakta olduğunu görüyoruz.
Konu gelmişken Azerbaycan Mutfak
Kültürü’ne ait de birkaç şey söylemek lazım. Bu mutfağın en ayırt edici yanı,
mevsime göre çeşit zenginliğini doğal malzemelerden meydana getirebilmesidir.
Bu çeşitlilik ülkeyi gezmiş bazı gezginlerin seyahatnamelerinde tespit
edilmiştir Tüm sene boyunca, mevsimine göre sebze ve meyvelerin tedarik
edilebilmesi, sadece bu sebze meyvelerin kullanımı ya da diğer doğal besinler
ile birleşimi Azerbaycan Mutfağının zenginliğini oluşturmuştur. Bu durumu
destekleyici tarihi pişirim teknikleri ve kullanılan mutfak araçlarının
Azerbaycan Yemekleri, Türk Mutfak Kültüründe önemli bir yere sahiptir. Ancak Azerbaycan
Mutfağının, Türk Mutfağı ile benzerlik göstermeyen yegâne bir tarafı ise zeytinyağlı
yemeklerinin olmayışıdır. Azerbaycan Mutfağında baharatlar, kişniş ve safran
Türk Mutfağına göre dağa fazla kullanılmaktadır. İu aralar olduğu gibi Havaların ısınmasıyla
Azerbaycan’da et tüketimi hissedilir derecede azalır. Bunun yerine sebze
tüketimi artar. Sebzelerin büyük bir bölümü açık ve yüksek alanlarda
kendiliğinden biten yeşilliklerdir. Bunların üç yüzden çok çeşidi vardır.
Genellikle pişirmeden çiğ olarak yenmesi adettendir ve doğranmadan yenilirler.
Dağlarda kendiliğinden biten küspeyi, yemlik, ebegümeci, üç yaprak, küstüm otu,
efelik çorba gibi otlar yemeklerde de kullanılır.
Azerbaycan Mutfağında yemekler
halk sağlığı içinde kullanılmaktadır. Özellikle çorbalar başta olmak üzere,
soğuk algınlığında, sindirim sistemi hastalıklarında, solunum yolları
hastalıklarında yemeklerin şifa verici özelliğinden faydalanılmaktadır. Azerbaycan’da
halk tababetine “Türkeçarelik” adı verilir. Türkeçarelerin temel ilaçları şifalı
bitkilerdir. Bugün Azerbaycan’da kolaylıkla bulunabilen, yarpız, zaferan, nar,
üzerlik, benövşe (menekşe), turp, gızıl gül, dut, sarımsak, giciktan (ısırgan)
gibi bitkiler yüzyıllardan beri denenmiş olarak birçok hastalıklarda
kullanılmaktadır. Örneğin zaferan sinir sistemi yorgunluğunda, akciğerleri ve
nefes yollarını açıcı olarak; bal ile zaferan yemek ise böbrek taşı olan
hastalar için yararlıdır
Özetle,
Öncelikle yukarıda anlattığımız gibi annelerimizin evde
yaptığı gibi mevsimsel sebze ağırlıklı yemekler yenilmeli. İnsan yemeğini yavaş
yemeli ve iyi çiğnemelidir. Hızlı yenilen bir yemek, insandaki bencil
özellikleri öne çıkarır. Yemekte
aşırılığa kaçılmamalı, Mutlu ortamlarda yemek yenilmeli ve şükran duygusu
içinde olunmalı. Çok fazla ekşi, kuru, tuzlu ve acı yiyecekler yenilmemeli. Özellikleri
nedeniyle ruh ve bedeni gerektiğinden daha fazla uyarırlar. Bunlar arasında
özellikle bahsedilecekler sarımsak, kafeinli içecekler ve çikolatadır. Mayalı gıdalar, et, sirke, bayat yiyecekler
veya aşırı olgun meyveler, insanın materyalist, bencil veya saldırgan yanlarını
teşvik ederler. Dolayısıyla bunların tüketiminde aşırılığa gidilmemesinde yarar
var. Vücudu güçlendiren zihni temizleyen ve zekânın gelişmesine neden olan
yiyecekler yenilmeli. Tam özlü buğday, çavdar, yulaf gibi tahıllar, Ceviz,
fıstık, fındık kuru yemişler, taze meyve ve sebzeler, taze meyve suları, taze
peynir, kesilmiş süt suyu, yoğurt, tereyağı, bal ve filizli bitkilerden
(aşırıya kaçmadan yeterli miktarlarda) gibi. Günlük protein, karbonhidrat, yağ,
vitamin ve mineraller gerektiği kadarıyla alınmalı.
NOT: Yazılması
gereken çok şey vardı, ancak okumayı zorlaştırmamak için kısa kesildi. Arkası
gelecek
İyi bir yazı oldu.
YanıtlaSil