Bir Ramazan Klasiği İftar ve Sahur Menüleri
Bir Ramazan Klasiği İftar ve Sahur Menüleri
Bu yazım 06.05.2019 Tarihinde Analiz Gazetesinde Yayınlanmıştır.
https://www.analizgazetesi.com.tr/gazete/06-mayis-2019-14/#group-11
Ramazanda Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar
·
Ramazanda Sahura mutlaka kalkılmalı, ama Uykunun
tam alınması da sağlanmalı ve iyi dinlenilmeli. İyi dinlenmek dayanıklılığı
artırır. 6-8 saat karanlık bir ortamda alınan verimli bir uyku fiziksel
yorgunluğu azaltacaktır.
·
Oruçlu kimse, 17 saati bulacak olan bu zaman
diliminde özellikle sıcak olan vakitlerde serin yerleri tercih etmeli.
·
İftara bir bardak suyla başlanmalı ve öncelikle
sıvı olarak su tercih edilmeli. Uzun saatler boyunca susuz kalan vücudun su
ihtiyacını birkaç yudum da olsa hemen vermek gerekir. Sıvı tüketimine çok
dikkat edilmeli. Çünkü Ramazanda en önemli sorun vücudun sıvı ihtiyacıdır.
Bunun acilen dengelenmesi lazım. Sıcak havanın sıvı ihtiyacını artırdığı
bugünlerde iftarda sıvı alımını arttıracak yiyeceklere de mutlaka ağırlık verilmeli
ve su ihtiyacını artıracak yoğun aktivitelerden kaçınmalı. Bol bol su içilmeli.
Vücudun susuzluğunu tamamlayabilmek ve sindirim problemleri yaşamamak için
iftar ve sahur arasında asgari 8-9 bardak (2.5 litre) su tüketilmeli. Kahve,
çay, kola gibi kafein içeren içecekler su atımına ve uyku kalitesinin
azalmasına sebep olabilir. 1 bardak çay, 2 bardak suyla ancak telafi
edilebiliyor. İftar ve sahur arasındaki kısıtlı zamanda içecek olarak öncelikle
tabi ki su tercih edilmeli. Bunun yanında sıfır veya düşük kalorili bitki çayları,
ayran, süt gibi içecekler de tüketilebilir.
·
İftar
menüsü Dengeli olmalı. Çorba iftar saatlerinin vazgeçilmez yemeği ve
sağlıklı bir başlangıcı olmalı. Arkasından, hurma, zeytin, gibi hafif bir
aparatlar ile devam edilmeli ve ana yemek 5-10 dk sonra yenmeli. Ve devamında
bir ufak mevsim meyvesi olabilir. İftarda Sadece
karbonhidrat ile beslenilmemeli; İftar vaktinde çok fazla yemek ya da
karbonhidrat ağırlıklı pilav, makarna, patates gibi gıdalarla beslenmek tamamen
yanlıştır. Protein ve lif içeriği yüksek olan kuru fasulye nohut mercimek gibi
baklagillerin bulunduğu yemekler ve salatalar ile beslenilmeli. Bu besinler fazla
yemeden doygunluk sağlar, kan şekeri dengesini korur ve almamız gereken birçok
besin öğesini bünyesinde bulundurur.
·
Sahurda
uzun süre tok tutacak yiyecekler yenilmeli ve hacmi küçük ama besleyici
yiyecekleri tercih edilmeli. Oruç tutarken açlık saatlerinde vücudumuzun ana
enerji kaynağı sahurda yediklerimizdir. Fakat bir süre sonra bu enerji doğal
olarak biter ve vücudumuzda depo edilmiş glikoz ve yağları kullanmaya başlarız.
Tekrar uykuya yatıldığında reflü gibi mide ve hazımsızlık gibi sindirim
sorunlarının yaşanmaması için Sahurda hacmi küçük ama besleyici yiyecekleri
tercih edilmeli. Taze ceviz, fındık, badem, yumurta, yarım yağlı peynir gibi
yiyecekler daha uzun süre tokluk sağlar ve enerji verir. Fıstık ezmesi ve humus
da sindirimi daha kolay doyurucu farklı tatlar olabilir. Özellikle sahurda
tuzlu gıdalar yemek, susama hissini artırır. Tuzlu krakerler, turşu, tuzlu
kuruyemişler gibi yiyeceklerin tüketimden mutlaka kaçınılmalı.
·
Hazır paket gıdalar iftar soframızda olmamalı,
çünkü şarküteri ürünler (salam, sosis, sucuk vs): içeriğindeki yoğun tuz ve
katkı maddeleri açısından oldukça zararlıdır ve tansiyonun yükselmesine neden
olmaktadır.
·
Ağır ve yağlı yiyecekler ve kızartmalardan uzak
durulmalı.
·
Gazlı içecekler tercih edilmemeli çünkü
Şişkinlik yapıyor.
İftar Menüleri
Ramazan hazırlıklarımızın
ardından iftar sofraları hazırlıkları başladı. İftar menülerine geçmeden önce
bir noktanın altını kalın harflerle çizmek istiyorum.
Ramazan paylaşma ayıdır. İftar Sofralarımızda mutlaka birilerini
davet etmeliyiz. Dışarıda gelir durumu olmayan oruçlu insanlara iftarlar
vermeliyiz. Çadırda verilen iftardan bahsetmiyorum. Bizzat iyi bir restoranda
onları ağırlamalıyız. Emin olun bu Allah’ın çok hoşuna gidecektir.
Restoranlar İftar menülerini ilan
etti. Bu yazıda her yıl Ramazanda çok konuşulan iftar menülerini mercek altına
alacağım. Ramazan da iftar sofralarının keyfi bir başkadır. Hele bu iyi bir
mekanda olursa keyif katmerleşiyor. Pahalı menüleri olan mekanları
kastetmiyorum. Bu yılda Restoranların çoğu iftar menü fiyatlarını belirledi.
Nerdeyse 50 TL’nin altında yok gibi ama 150 TL’ye kadar menü fiyatı olan
Restoranlar da var. Bu yıl ağız tadıyla fix menüsü olan bir yere gidebilecek
miyiz? Sorusu her oruçlunun kafasında. Aslında Her yıl gelenekselleşmiş olan
iftar sofraları ile ve hayallerimizdeki iftar menüsü ile iftar yapmak, bence her
30 gün oruç tutan vatandaşın hayali ve aynı zamanda hakkıdır. Vatandaş hiç olmaz ise 1 aylık Ramazanın
içinde ailesiyle birkaç gün hem nezih, hem sağlıklı hem de lezzetli ve hafif
bir menülü, sağlıklı ürünleri olan bir restoranda iftar yapmak istiyor. İşte
tabi burada bütçeler devreye giriyor. İnsanlar
gitmek zorunda değil diyorsunuz ama. Nasıl mı? Eşi dostu kıramayıp, davete
icabet edip mukabelede bulunmak zorunda kalan da var, Oğlu veya kızı, eşi
iftara dışarıya illa gidelim diyen de var. Fiyat yüksek vs desen de illa bir
şekilde gitmek durumunda kalıyorsun. Veya çalışıyorum, evde hazırlamaya zamanım
olmuyor, dışarda iftar yapmak zorunda
kalıyorum diyen de var. Ya da bence en önemlisi Ramazanda ailemi iftarda
dışarıya çıkarmak istiyorum çok mu görülüyor diyende çokça bulunuyor.
Kimse parasında da değil; ayda
1-2 gün dışarıda iftar iyi bence. Ama illa gidip o yüksek fiyatlı yerlerde
yenmeyebilir. Normal menüsü olan yerlerde var. Biraz uzakta olup uygun
rakamlara menüler var belki evden uzakta olursun ama değer. Zengin menü
eşliğinde iftar keyfi için erken rezervasyon yapmakta fayda var yoksa yer
bulamazsınız. Bazen bazı Restoranlar ilk günlerde indirim de yapmaktadır.
Şöyle bir görüntü vermemek lazım
tabi. Bir iftar yemeği düşünün, Fotoğrafın sağında durumu iyi olanlar var ve
yemek yiyor. Masalar, dizayn ve menü özel, Fotoğrafın solunda ise halk daha
düşük ücretli menülerle yemek yiyor. Hz Ömer'i dilinden düşürmeyen bizler için
bir utanç karesi değil mi? Menüleri de ramazan sofralarına yakışır şekilde bol
çeşitli yapanlar sofralarına mutlaka hali vakti yerinde olmayan tanıdık
tanımadık akrabalar vs birkaç kişi almalılar. Ramazan’ın tadını sevdiklerinizle
ve arkadaşlarınızla beraber yaşamak lazım. O sofrayı birlikte paylaşmalıyız. Çünkü
Allah bu keyifli iftar sofralarını bize paylaşmak için nasip etti değil mi?
Restoranların İftar Menü Fiyatları Yüksek mi?
Evet Ramazan İftar Menüleri
Restoranlarda biraz yüksek tutuluyor. Bunun sebebi de yaklaşık 17 saat aç olan
bir oruçlunun gözünün doyurulması adına masanın iyi donatılmasıdır. Yoksa
aslında Menüde olan yiyeceklerin büyük bir kısmı tüketilemiyor ve belki israf
oluyor. Tabi Normal zamanlarda Lezzetli yemek yapan bir mekânın iftar menüsünde
aynı kaliteyi tutturduğuna şahit olan var mı? Bilmiyorum ama Ben şahsen bunun
zor olduğunu düşünüyorum. Tavsiyelerle iyi Restoranları bulmak lazım. Bunu
başarabilen kesinlikle iyi bir restoran olmayı hakkediyordur. Çünkü Müezzin
ezanı okuduğunda salonda bulunan tüm misafirler mesela çorbalarını aynı anda ve
sıcak isterler. Diğer yemekleride hakeza. fiks menü isteniyor ama yenen yemeğin
ederi nerdeyse onun yarısı, gerisi ne oluyor. Belki israf ama illa gidiliyorsa
kalan yemekleri bir posete doldurup, sokak kedi kopeklerine verilmesi içimizi
bir nebze olsun ferahlatacaktır.
Cidden fiyatlar çok yüksek. Ama şu
iftar menü fiyatlarını diline dolayanlarda da bir samimiyet bulmuyorum.
Ramazanın dışında sofralara çok bedel ödüyorlar ramazana gelince bunun lafını
ediyorlar. Belki Ramazanda fiyatlar bir miktar şişiyor ama Mekanların da sadece
bir Ramazanları var. Bu ayın bereketi ile çalışıyor ve ailelerini besliyorlar. 11
ay sadece ramazanı bekleyen mekanlar bile var. Ben mekanlarda çalıştığım
yıllarda orucunu 1-2 saat geç açan çalışanlar gördüm. Yoğunluktan tabi. Bırakalım
da onlarda bu bereket ayının rahmetinden biraz istifade etsinler.
Gaziantep Usulü Örnek İftar Menüsü
Daha önce Gaziantep Mutfağı yönettiğim dönemde sağlıklı bir iftar
menüsü yapmıştım. Onu burada biraz detaylı anlatmaya çalışacağım. Önce 1-2
yudum su aldıktan sonra 1 bardak çay eşliğinde özel iftariyelik tabağı ile
orucu açılır. Gaziantep mutfağında
masanıza oturduğunuz zaman dolu dolu hem göze hem gönüllere hitap eden bir
sofra sizi karşılar. İftar sofranızda Gaziantep’in o meşhur yöresel peyniri,
zeytini, beyaz peyniri, hurması, ayrıca söğüş tarzında domatesi salatalığı,
rokası, yöresel kaymak ve balı evde yapılmış reçeli Erzincan’ın meşhur tulum
peyniri ve halis tereyağından oluşan bir iftariyelik tabağı konulur. İlaveten
taze yeşilliklerden oluşan bir mevsim salatanız masanızda hazır bulunur.
Maharetli Gaziantepli ustaların iftardan hemen önce elleriyle yoğurduğu büyük
çoğunluğu sinirsiz etten oluşan acılı enfes çiğköfte, yine yöresel ürünlerden ve Gaziantep yöresine ait biber
ve baharatlardan oluşan acılı ezme,
Akdeniz mutfağına ait zeytinyağlı tabak,
süzme yoğurt ve Birecik patlıcanı ile hazırlanan abugannuş masada yerini alır. Yavaş yavaş çay eşliğinde yenen
İftariyelik tabağının hemen ardından kesinlikle çorba içilmelidir. Orucu Açarken Ara Vermek En Sağlıklısıdır
Çorbadan sonra 10-15 dakika Ara verip biraz bekledikten sonra yemeklere geçmek
hem mideyi rahatlatır hem de daha dinç tutar.
Mideyi Ana Yemeğe Hazırlayan Ara Sıcaklar İftariyelik tabağından
sonra yine Antep yöresine ait tereyağı ile yapılan günün çorbası ile devam
edilir. Çorbadan hemen sonra ara sıcaklar başlar. İçeriği ve hamuru özenle
yöresel olarak hazırlanan sarımsaklı soslu fındık
lahmacun sıcak sıcak servis edilir. Arkasından taze olarak yeni pişmiş
içinde kıyma, ceviz, fıstık ve baharattan oluşan içli köfte ile devam eder.
Arkasından yine Gaziantep’in en lezzetli yemeklerinden olan kuru sumaklı patlıcan dolmasıyla ara
sıcaklar bitirilir.
Gaziantep Yemekleri Şişkinlik Yapmaz, Garsonlar masa servisini, sıcak ve taze olarak kaşık servis ile
yapmaktadır. Dolaysıyla yemekler fazla
seri olmadan, sıcak sıcak olarak tabağa kaşıkla geldiğinden şişkinlik
yapmamaktadır. Bütün gün açlıktan sonra kan şekeri daha düşük seyreder ve yemek
yenildiğinde daha hızlı yükselir, bu da iftar sonrası ağırlık çökmesi ve uyku
halinin gelmesine neden olur. İftar yemeği olarak sofralarda her çeşit yemek
olmalı ama küçük porsiyonlarda. Protein içeren bir yemek (Et, tavuk, veya
baklagil), ekmek türü karbonhidratlı yiyecekler (Pilav, bulgur, patates, çorba
vb.), salata-sebze içeren yeşillik grubu ve yoğurt. Dikkat edilmesi gerekenler
ise hamurlu yiyecekler, kızartmalar, soslu ağır yemeklerdir. Bunlar Gaziantep mutfağında
bulunmamaktadır. Ağır yemekler sindirimi zorlaştırır ve gaz, reflü, gastrit,
midede yanma vb. rahatsızlıkları tetikleyebilir.
Sıra Geldi Ana Yemeklere Seçimini sizin yapacağınız asitli olmayan bir
meşrubat veya Ramazan’a özel güllü elmalı şerbet eşliğinde, satırda çekilen
kıymayla yapılmış Antep kebabı, köz ateşinde pişen biber ve domates eşliğinde
servis edilir. Ardından Antep kebabına çok yakışan, Gaziantep yöresine ait
firik pilavı tabağa gelir. (firik sadece Gaziantep’te yetişmekte olup buğdayın
yeni başak vermiş halinden ayıklanan buğday türüdür) hemen ardından özel
soslarıyla hazırlanmış tavuk şişler ile servise devam edilir. Ardından süzme
yoğurt ve patlıcandan oluşan ve tereyağında pişen kavurmayla alinazik servis
edilir. Nihayette yemeklerin şahı yöresel olarak hazırlanan Kuzu incik ve
kaburga kısmından ayıklanan tel tel dökülen etlerden oluşan kuzu tandır masaya
gelir.
Tatlı Olarak İftarda düşen şeker direncini mutlaka iyi bir tatlıyla
doldurmak lazım. Bol fıstıklı ve özel tereyağında pişen kişiye özel Havuç
dilimi servis edilerek şeker direnci tatlıya bağlanır. Ardından, Ramazan deyince ilk akla gelen tatlı olan
güllaç servis edilir.
Hazımsızlığın İlacı Osmanlı Şerbetlerinde Bu kadar yemeği yedikten
sonra birazda beni dinlemeyip hızlı yediyseniz bunun ilacı yine da ikram edilen
HİBİSKUS’tadır. Narçiçeğinden özel olarak yapılan ve içine birkaç baharat ilave
edilen enfes içecek o akşam bütün yediklerinizi size hazmettirecektir.
Osmanlı Saray Mutfağında İftar Menüleri
Osmanlı Saray Mutfağı,
Osmanlıdaki özel adıyla “Matbah-ı Âmire”, İmparatorluğun zenginlik ve kudretini
en iyi gösterdiği alanlardan biri olmuştur. Saray söz konusu olunca mutfakta en
iyi malzemeler, en nadide ürünler kullanılır ve zengin mutfaklarda bir aşçı
ordusu sürekli lezzet üretir durur. Topkapı sarayının mutfağı 5250 metre kare
alana sahip ve bir anda 3000 ve bazen günde 5000 kişiye ve daha fazlasına yemek
çıkarılabilmiştir. Ramazanın 15. gecesi 10 bin yeniçeriye baklava ve ulufe
dağıtılırken 15 bin kadar askerin yemekleri burada pişirilirdi. 15-17 arasında
ahçı başı, 50-55 yamak, 2 helvahane vardı. Sadece helva, reçel ve şerbet yapılan
Helvahane aynı zamanda eczane olarak da kullanılmış. Hamurcular, pilavcılar,
sebzeciler simitçiler, kuşhaneci (padişahın özel aşçısı), kebapçılar,
tatlıcılar adlarıyla mutfakta çalışan birçok usta sınıfı vardı.
Osmanlıda Ramazanda, Günümüzdeki
çadırlarda verilen iftarlara benzer meydanlarda toplu yemekler verilmekteydi.
Bunların maliyetini başta padişah olmak üzere kentin ileri gelenleri karşılardı.
Ayrıca fakirler için vakıf imarethanelerinde de çorba, et ve sebze
yemekleriyle, pilav ve tatlı dağıtılırdı. Meydanlardaki çeşmelerden ve
sebillerden tüm ramazan boyunca şerbetler akar, evlerde verilen iftar
yemeklerinde zengin fakir ayrımı olmamasına özen gösterilir, aynı yemeklerin
bulunduğu 3 sofra geleneği ile misafirler ağırlanır, bir arada oruçlar açılırdı.
Osmanlı Sarayında ise Ramazan
için hazırlıklar neredeyse 1-2 ay öncesinden başlar ve iftar ve sahur
sofralarında yer alacak iftariyelikler, erişte, reçel, turşu, pastırma ve kuru
meyveler hazırlanır, kilerlerde saklanırdı. Osmanlı Saray Mutfağı denildiğinde
akla ilk gelen yemeklerin başında etle hazırlanan yemekler gelir. Hemen
ardından zahmetli yapımları ve eşsiz lezzetleriyle tatlılar. İftar sofrasında
neler olacağı, Sahura kadar geçen süre içinde neler yapılacağı, Sofraların
adabı, vs gibi kurallar önceden belirlenirdi. Kaysı, hurma gibi tatlı unsurlar
ile harmanlamış et yemeklerinin çok daha fazla öne çıktığı Osmanlı Saray Mutfağı,
gördüğünüz gibi, Ramazanda zengin sofralarla da adından yüzyıllar geçse de hala
bahsettiriyor. Dünyanın sayılı mutfakları arasında gösterilen Osmanlı Saray Mutfağı,
hayatiyetini uzun yıllar sürdürmeye devam edecek gibi duruyor. Günümüzde bu
mutfağı yaşatanları ve çalışmaları yakından takip etmekteyim. Sultanahmet’te
bulunan Matbah Restoran ve Üsküdar’da olan Güler Osmanlı Mutfağı gibi. Bu
restoranlar bu mutfağı uzun yıllar sürdürmeye yardımcı olacak tatları yaşatmaya
devam ediyorlar. Yüzyıllar boyunca üç kıtaya hükmederek, tüm dünya tarihinin en
önemli devletleri arasında yerini alan Osmanlı Cihan Devletinin bu zengin mutfağının
nedeni Osmanlı Cihan Devleti'nin geniş bir coğrafyada farklı kültürleri içinde
barındırmasından kaynaklanmaktadır. Bu etkileşim farklı mutfakların
kaynaşmasını sağlamış ve Arap, fars ve Türk mutfaklarının sentezi olarak da
Osmanlı Saray mutfağı doğmuştur. Mesela baklavanın asıl vatanı şam bölgesidir.
Daha sonra saraya girmiş ve geleneksel tatlarımız arasında yerini almıştır.
İftar zemzem suyuyla açılır sonrasında
hurma, zeytin, pide ve iftariyeliklerle devam edilirdi. Akşam namazı için mola
verilir ve namazdan sonra da ana yemeğe geçilirdi. Yemek, terbiyeli veya et
sulu bir çorbayla başlar, et yemeği çeşitleri, pilav, çeşitli sebze
yemekleriyle devam eder ve mutlaka tatlı ile tamamlanırdı. Sarayda en önemli
başlangıç yemeği, yapımı 3-3,5 saat süren soğanlı yumurtaydı. Osmanlı döneminde
et yemekleri ve pilav kadar tatlı da ayrı bir öneme sahiptir. Aynı şekilde
zerde tatlısı da sadece sarayda tüketilirdi. Ramazan deyince tatlı olarak ilk
aklımıza gelen güllaç, o dönemde de ramazanda tüketilir, baklava ve helva gibi
tatlılar da sofralarda yer alırdı. Ayrıca komposto, hoşaf ve şerbetler
ramazanda bolca tüketilir, sıvı ihtiyacının karşılanması sağlanırdı. Sarayda
iftar sonrası buhur suyu ve şerbet ikram edilerek yemek biterdi. Sahurda tok
tutması için susuz et yemekleriyle pilav, erişte gibi kuru yemeklerin ardından
muhallebi gibi sütlü tatlılar, komposto, hoşaf veya şerbet tüketilirdi. Kadayıf
gibi önemli tatlılar sadece padişah ve ailesi için hazırlanırdı
Osmanlı Saray mutfağında iftar
sofralarında su yerine hoşaf ve şerbet içilir, et ve balık pişirirken mutlaka
tarçın kullanılırdı. Pirinçle yapılan pilav saray sofralarında önemli yer tutar
ve O dönem Çay ve kahvelere tatlandırıcı olarak kullanılan bal pekmez yerine
şeker kullanılırdı. Esmer ekmek ve yufka yerine beyaz mayalı ekmek tüketilir
diğer büyükbaş hayvanlara göre daha çok Koyun ve kuzu eti tercih edilirdi. Olgunlaşmamış
üzümden yapılan 'koruk suyu' da saray mutfağının vazgeçilmezi olarak
görülmekteydi.
Fatih Sultan Mehmet'in iftar
sofralarında en çok tavuk ve balık sevdiğini pişirilen yemeklerde ise en çok yumurta
kullanıldığını ifade eden araştırmacılar var. Bu araştırmaya göre tavuk
kızartmasında, özel lapa ve peynirli pidede en çok harcanan yumurtaydı. II.
Abdülhamid'in iftarda en çok sevdiği yemek ise soğanlı yumurta ve soğanlı
yumurtayı en iyi yapan kişiye de ödül veriyordu. Soğanlı yumurtanın yapılması
ve pişirilmesinin çok büyük bir marifet gerektirdiğini üç buçuk saatte
pişirildiğini anlatıyor yine araştırmacılar. Yine II. Abdülhamit sade yemekleri
seviyordu en çok sevdiği yemek ise Çılbır (yoğurtlu yumurta) Ayrıca, her
padişahın, her ramazanda her 10 yeniçeriye bir büyük tepsi olmak üzere baklava
yaptırdığı her tepsiyi iki yeniçerinin saraydan alarak yeniçeri ocağına
getirdiği kaydediliyor.
Günümüzde De Osmanlı Mutfak
Geleneğini Sürdüren Bir Mekanın İftar Menüsü
Nerede o eski Ramazan Sofraları diyenlere, Ayasofya
gölgesinde, Cafer Ağa Medresesi manzarasında, Osmanlı usulü Ramazan Sofrası.
Matbah Restaurant Osmanlı Saray Mutfağının geleneksel
olarak sunduğu Ramazan’da Osmanlı’dan ‘Diş Kirası’ Geleneği ile süslediği Özel
Ramazan menüsünü siz ve dostlarınızın beğenisine sunuyor.
Geçmiş yıllarda olduğu gibi bu yılda Osmanlı Saraylarında
Padişahlara ve yakınlarına sunulmuş yemeklerden oluşan özel Ramazan menümüzle
İstanbul’luları Sultanahmet ruhunda bir iftara bekliyoruz.
Ramazan Ayı boyunca her akşam Klasik Türk müziği
dinletisi ile ayrıcalıklı bir atmosfer
yakalayacağınız salonumuzda en özel Osmanlı şerbetleri ile serinleyeceksiniz.
MATBAH-I BERAY-İ HASDAN RAMAZAN’DA BAHÇEDE OSMANLI SARAY
SOFRASI
İFTARİYELİKLER
Medine Hurması, Mudanya Siyah Zeytin, Ezine Beyaz Peynir,
Ev Yapımı Reçel, Karadeniz Balı, Çanakkale Tereyağı, Kayserili Hacının Artisan
Pastırması, Ramazan Pidesi, Kırma Yeşil Zeytin ve Ceviz Ezmesi nar ekşili,
Babaganuş
ÇORBA
Biga Köy Tarhanası
Vişne ekşisi ile tatlandırılmış yoğurtlu ve baharatlı
çorba.
SICAK BAŞLANGIÇLAR
Arefe Köftesi(18.yy)
Anason, kakule ve cevizle terbiye edilmiş kıymalı içli
köfte
Hassa Böreği (15. yy)
Erzincan tulum peyniri, kırma yeşil zeytin, ceviz ve
torhunla yapılan açma börek, bal ile tavsiye edilir
MATBAH'TAN ANA
YEMEK
Kuzu İncik, Beğendili(17. yy)
Beğendi yatağında servis edilen tarçın ve tane karabiber
ile tatlandırılmış Balıkesir süt kuzu inciği
Veya Nîrbâc(1844)
Dana etinden, safranlı pilav eşliğinde, güveçte servis edilir.
SARAYDAN RAMAZAN
TATLILARI
Nar Taneli Güllaç(14. yy) veya Bal Helvası(1539)
İÇECEKLER
Osmanlı Şerbeti ve
Süzme Yoğurttan Ayran, Çay, Türk Kahvesi, Meşrubat
Matbah' tan Misafirlerine Bir Osmanlı Geleneği Olan Diş
Kirası Hediyesi
Yorumlar
Yorum Gönder