Bitkisel Çaylar
Bitkisel Çaylar
‘Her Derde Deva‘
mıdır?
Bu yazım 07.12.2020 Tarihinde Analiz Gazetesinde Yayınlanmıştır.
https://www.analizgazetesi.com.tr/haber/bitkisel-caylar-her-derde-deva-midir-2618/
Genelde benim de çokça içtiğim bu şifalı çaylar,
gerçekten faydalı mıdır yoksa bazı zararları da var mıdır? Veya değiştirerek size
şöyle sorayım, her derdin devasını bu çaylardan ummak ne kadar doğrudur? Faydası
için normalde günde 1-2 bardak içilmesi gereken bu çaylardan sabah akşam
sürekli içiyor muyuz? Siyah çay hariç diğer bitkisel çayların, her gün bu kadar
fazla tüketilmesinin doğru olduğunu düşünüyor musunuz? Gelin hep birlikte bu
soruların cevaplarını bulmaya çalışalım.
Talip Bayram
Bitki çaylarının faydaları
Bu yazının konusu olarak bitki
çaylarının bazı yan etkilerini anlatırken bu çayların tamamen zararlı olduğunu
söylemek de kesinlikle yanlıştır. Bitki çaylarının sayısızca faydalarını
anlatan yazılar yazdım ve bu konuda uzman kişilerde mutlaka değişik
yararlarından hep bahsettiler. Bildiğim kadarıyla günümüze kadar birçok ilaç da
çaylarını içtiğimiz bu bitkilerden yapılmıştır ve yapılmaya devam edilmektedir.
Fayda gören milyonlarca insandan bahsetmek mümkünken, yanlış kullanımından
kaynaklanan bazı zararların da anlaşılması gerektiğinden, sizlere bir uzman
eşliğinde bu bitki çaylarının bir kısım yan etkilerini aktarmak istedim. Bana
göre sadece bitkisel oldukları için güvenilirdir her halükarda içebiliriz demek
kesinlikle doğru değildir.
Bitkisel çaylar ne kadar tüketilmelidir?
Özellikle son dönemlerde covid19 pandemi hastalığı nedeniyle hemen çözüm olarak tavsiye edilen veya kış aylarında bağışıklık sistemini güçlendirmek, vücut direncini artırmak, metabolizmayı çalıştırmak için tüketilen bitki çaylarının çok fazla içilmesinin bazı zararları bulunmaktadır. Uzmanların genel kanaati inanılmaz faydası olan ürünlerde bile fazla doz her zaman sakıncalıdır. Halkımız tarafından bu konu bence çok iyi anlaşılmalı, yani sağlıklı olan yiyecek ve içeceklerin tümünde bile dengeli tüketmek her zaman tercih sebebi olmalıdır. Çoğunlukla doğal ve şifa verici olarak bilinen, çok masum gibi görülen ve herhangi bir yan etkisi veya risk faktörü çok da bilinmeyen bu bitki çaylarının fazla içilmesi kesinlikle tehlikeli olabilmektedir. Dünya çapında ünlü ve modern tıbbın kurucularından biri olduğu kabul edilen Doktor Paracelsus’un sözünü bir yerde okumuştum çok hoşuma gitmişti buraya almadan edemedim. “Bütün maddeler zehir içerir, zehirle ilacın tek farkı dozdur” diye. Tamda bu konuyu anlatıyor değil mi? Doğru miktarlarda tüketildiğinde vücuda fayda sağlayan bitkisel çaylar, doz aşımı yapıldığı zaman zehirleyici (toksik) etkiler gösterebiliyor bunu unutmamak lazım.
Bitkisel çaylar bazı ilaçlarla reaksiyona girebilir.
İkinci önemli bir konu, Ekinezyadan zencefile, yeşil çaydan adaçayına kadar şifa umularak bol bol içilen birçok bitki çayı bazı hastalıkların kullanımında olan ilaçlarla etkileşime girerek tehlikeli olabiliyor. Özellikle bazı bitkilerde bulunan bileşenler, ilaçların etken maddeleriyle reaksiyona girerek etken maddeden faydalanma oranını azaltabiliyor. Dolayısıyla bu bitki çayları bilerek tüketilmelidir. Bu açıdan fayda yerine zarar görmemek için bitki çayı kullanımına dikkat edilmeli ve bu çaylar fitoterapi uzmanlarının tavsiyeleri eşliğinde tüketilmelidir. 100 yıldan beridir üzerinde çalışmalar yapılan bitki çaylarının faydası elbette tartışılmaz ancak bu bitkilerdeki toksik bileşenlerin etki alanı henüz tam olarak tespit edilmiş değildir. Bitkisel çaylarla ilgili daha fazla bilimsel çalışmanın gıda, eczacılık, tıp, diyetisyenlik gibi bölümlerce yapılması gerektiği kanaatindeyim. Çünkü her bitki, sanılanın aksine pek de masum olmayabilir. Bitkisel çaylar, sadece yetişkinlerin değil bebeklerin üzerinde de farklı etkiler gösterebiliyor. Okuduğum bir vaka analizinde, yaklaşık 15 ay boyunca bitkisel çay içirilen bir bebekte Veno-Oklüsif hastalığı teşhis ediliyor ve yapılan farmakolojik analizler sonucu çocuğa içirilen çayların yüksek miktarlarda pirolizidin alkaloidleri içerdiği tespit ediliyor.
Aktar ve marketlerde satılan bitkisel çaylara ne
kadar güvenilir?
Bitki çayları konusunda üçüncü önemli bir diğer konu ise tüketilen bu bitkilerin, eski tarihli, özellikleri kaybolmuş, zararlı olabilecek hale gelmiş ve belki üzerinde belirtilen evsafta bitkiler olmaması ihtimalidir. Neredeyse her sokak başında açılan aktarlarda ve birçok markette envaı çeşit bitki çaylarına rastlamak mümkündür. Buralarda açık veya kapalı satılan bu çayların zamanı geçmiş olabilir veya bizzat etiketinde yazılı olan o ürün olmayabilir. Sanırım bir laboratuvar analizi yapılsa birçok bitkinin etiketinde yazılı olan o ürün olmadığı ortaya çıkacaktır. Hatta bir TV kanalı bunu yapmıştı ve gerçekten çıkmamıştı. Dolayısıyla güvenilir yerlerden, bildiğiniz aktarlardan ve paketlenmiş, üzerinde son kullanma tarihi olan bitki çaylarını almakta her zaman fayda vardır.
Acıbadem Hastanesinden Uzman ‘Ece Öneş’ uyarıyor
Acıbadem Kadıköy Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Ece Öneş, bitki çaylarının sağlığa birçok faydası bulunmakla birlikte, hipertansiyon, diyabet veya kanser gibi kronik hastalıklarda hastalığın şiddetini arttırabildiğini, üstelik kullanılan ilaçlarla da etkileşime girerek ilaçların ve tedavinin etkinliğini azaltabildiğini vurguluyor. Bununla birlikte dikkat edilmesi gereken bir diğer önemli noktanın da açıkta satılan bitki çaylarındaki tehlike olduğunu belirten Ece Öneş, “Nereden temin edildiği bilinmeyen bitki çaylarında tarım ilaçları, çevresel toksinler, çinko, kurşun gibi ağır metaller, endüstriyel atıklar veya küf bulunabilmektedir. Aynı zamanda uzun süre açık havayla temas eden bitki çaylarında aflatoksin denen bir mantar toksini bulunabilmektedir. Aflatoksin karaciğer hasarlarına yol açabildiği gibi uzun vadede karaciğer kanserine neden olabilmektedir. Bu nedenle bitki çayları bilinçli bir tüketim gerektirir, aksi takdirde şifa vermek yerine vücudunuza ciddi zararlar verecektir” uyarısında bulunuyor.
Ece Öneş tavsiyesinde ve genel olarak “Bitkisel
Çaylar” ve yan etkileri
Yeşil çay
Bitki çaylarının içerisinde en meşhuru olan yeşil çay, bileşiminde bulundurduğu epigallokateşin galat fitokimyasalı sayesinde metabolizmayı hızlandırmaya yardımcı olur, yüksek antioksidan kapasitesi sayesinde düzenli tüketimde bağışıklık sistemini güçlendirici ve kronik hastalıklardan koruyucu etki gösterir. Ancak aynı zamanda yüksek miktarda kafein içerdiği için yüksek tansiyon hastalarında, kalp hastalarında, gebelerde ve emziren annelerde fazla tüketimi oldukça risklidir. Bu gruba dahil olanların günde maksimum 1 fincan tüketmesi uygun olacaktır. Sağlıklı kişilerde ise günlük tüketim 2 fincanın üzerinde olmamalıdır. Nadiren de olsa özellikle yoğun kullanıldığında alerjik reaksiyonlara sebep olabiliyor, solunum yollarında probleme yol açabiliyor, ağız, dil, dudak çevrelerinde şişmeye neden olabiliyor. Ayrıca kabızlık, ishal, mide ekşimesi meydana getirebiliyor. Özellikle boş mide ile tüketildiğinde karaciğerde zehirleyici (toksik) etkiler gösterebiliyor ve mide-bağırsak rahatsızlıklarına yol açabiliyor.
Ekinezya
Gribal enfeksiyonlara karşı bağışıklığı güçlendirmek veya enfeksiyonu hafif geçirmek için çok sık kullanılan etkili bir bitkidir. Kış aylarında her gün 1 veya 2 fincan tüketimi kür şeklinde uygulanabilmektedir, ancak bu tüketim şeklinin de 1 aydan uzun sürmemesi gerekir. Sağlığa faydalarının yanı sıra ekinezya, kolesterol ilaçları, alerji ilaçları ve doğum kontrol haplarıyla etkileşime girebilmektedir, bu ilaçları kullanan kişilerin ekinezya tüketiminden uzak durması gerekir. Ekinezya aynı zamanda alerjik reaksiyonlara da sebebiyet verebilen bir bitki çayı çeşididir. Bazı durumlarda çayın çeşitli hastalıklara karşı iyi geldiği söyleniyor olsa da, Amerika’da yoğun miktarlarda tüketilen Ekinezya çayının aslında soğuk algınlığına karşı faydalı olmadığı yapılan çalışmalarla ortaya konulduğu iddia edilmektedir.
Papatya Çayı
Yine yoğun olarak kullanılan ve
vücut üzerinde gevşetici etki gösterip rahatlatan, uykusuzluğa iyi gelen
papatya çayı da kanı inceltmesinin yanı sıra hamilelerde rahim kasılmalarına
yol açabilmektedir.
Adaçayı
Soğuk algınlığı tedavisinde en
etkili bitki çaylarından biri adaçayıdır. Bileşiminde bulunan cineol
fitokimyasalı sayesinde öksürüğü önlemeye yardımcı olur. Aynı zamanda
sakinleştirici etkisiyle de bilinen adaçayı sakinleştirici ilaçlarla birlikte
kullanıldığında uykuya eğilimi çok fazla arttırabilmektedir. Aynı zamanda
gebelikte kasılmaları da tetikleyebildiğinden gebelerin kullanması oldukça
sakıncalıdır.
Kuşburnu
Kuşburnu C vitaminini en yoğun bulunduran bitkilerden biridir. İçerdiği yüksek C vitamini sayesinde antioksidan etki gösterir ve iltihabi hastalıkların birçoğunun tedavisinde kullanılır. Yüksek C vitamini içeriğiyle bağışıklık sistemini güçlendirir ve hastalıklara yakalanma riskini azaltır. Ancak günde 3 fincandan fazla tüketildiğinde ciltte kaşıntılara ve tahrişlere yol açabildiği gibi ağız, yemek borusu ve mide gibi sindirim kanalı organlarında da birtakım tahrişlere neden olabilir.
Kekik çayı
Üst solunum yolu
enfeksiyonlarında, başta mide olmak üzere sindirim sistemi problemlerinde ve
idrar yolu enfeksiyonlarında tedavi amaçlı kullanılabilen kekik çayının
genellikle bilinmeyen özelliği ise tansiyon düşürmesidir. Bu etkisi düşük
tansiyonlu kişilerde risk oluştururken aynı zamanda yüksek tansiyon
hastalarının kullandığı tansiyon düşürücü ilaçların da etkinliğini arttırarak
hayati risk oluşturabilmektedir. Yüksek tansiyon hastalarının kekik çayını
mümkünse hiç tüketmemesi, tüketilmesi durumunda ise uzman kontrolünde ilaçtan 2
saat sonra şeklinde düzenlenmesi önerilmektedir.
Zencefil çayı
Soğuk algınlığında, mide
bulantısı başta olmak üzere mide-bağırsak rahatsızlıklarında sıklıkla
kullanılan zencefilin çoğunlukla bilinmeyen özelliği ise safra salgısını ciddi
şekilde arttırmasıdır. Bu nedenle safra kesesi rahatsızlığı bulunan kişilerin
zencefili ve zencefil çayını uzman kontrolünde tüketmesi önemlidir. Mide
bulantılarında kullanılmasından dolayı gebelerin sıklıkla başvurduğu bir çay
olan zencefil çayının 1 g’dan fazla tüketimi adet söktürücü etkisi nedeniyle
gebelerde düşük riskini arttırabilmektedir. Zencefil aynı zamanda pıhtılaşma
bozukluğu olanların da mutlaka hekimine danışmadan tüketmemesi gereken bir
bitkidir.
Zerdeçal çayı
Zerdeçal çok güçlü antioksidan ve
anti-inflamatuar özelliklere sahip bir fitokimyasal olan kurkumini içerir.
Kurkumin, kan beyin bariyerini geçerek Alzheimer gibi nörodejeneratif
hastalıkların tedavisinde olumlu etkiler gösterdiği gibi aynı zamanda
kurkuminin eklem iltihaplanmalarının semptomlarını azaltabildiği ve kansere
karşı koruyucu olduğu da bilinmektedir. Ancak tıpkı zencefil gibi zerdeçal da
safra salgılarını arttırabildiği için safra kesesi hastalarının zerdeçal çayını
da uzman kontrolünde tüketmesi önemlidir.
Sinemaki çayı
Sinameki çayı kabızlık
tedavisinde kullanılabildiği gibi özellikle zayıflama çaylarında karşımıza sık
sık çıkıyor. Ancak sinameki çayı bağırsaklarda kronik tembellik oluşturabiliyor
ve bırakıldığında daha şiddetli kabızlığa yol açabiliyor. 3 haftadan daha uzun
süreli düzenli tüketiminde ise bağırsaklarda kalıcı hasarlara yol açabildiği
gibi tümör oluşumunu bile hızlandırabiliyor. Aynı zamanda sinameki düzenli
kullanılan ilaçlarla etkileşime girebilen bir bitki olduğundan sürekli
kullanılan ilaç varsa hekime danışarak tüketilmesi oldukça önem taşımakta.
Mate çayı
Son yıllarda popülerliği artmış
olan mate çayı yoğun kafein içeriği sayesinde metabolizmayı hızlandırmaya
yardımcı olurken aynı zamanda idrar söktürücü ve ödem attırıcı etkileriyle de
bilinmektedir. Ancak yoğun kafein içeriği nedeniyle yüksek tansiyon
hastalarının ve kalp hastalığı bulunan kişilerin kesinlikle tüketmemesi
gerekir. Gebelerin ve emziren annelerin tüketimine de uygun değildir. Sağlıklı
kişilerde ise günlük tüketim 2 fincanın üzerinde olmamalıdır.
Beyaz çay
Antioksidan kapasitesi en yüksek
çaylardan biri olan beyaz çay başlıca etki olarak sindirimi kolaylaştırır.
Tıpkı yeşil çay ve mate çayı gibi kafein içeriği yüksek çaylardan biridir ve
çarpıntı veya uykusuzluk gibi problemlere yol açabilir. Yüksek kafein içeriği
nedeniyle tansiyon ve kalp hastalarının, gebelerin ve emziren annelerin
tüketimine uygun değildir. Sağlıklı kişilerde ise günlük tüketim 2 fincanın
üzerinde olmamalıdır.
Özetle, bitki çayları ölçülü kullanıldığı ve kullanılan
ilaçlarla reaktif özellikleri bilindiği müddetçe tüketilmesinde her hangi bir
mahzur bulunmamaktadır. Yeter ki güvenilir yerlerden ve vasıfları bilinen bitki
çaylarından alınmış olsun.
Yorumlar
Yorum Gönder