Yemek Kültürünün İnsan Yapısına Etkileri

Son yıllarda ülkemiz de dahil olmak üzere tüm dünyada obezite başını almış gidiyor. Bu gidişe bir dur demek lazım. Hamburger tarzı yiyecekler, asitli içecekler bize ve evlatlarımıza güzel bir yarın vadetmiyor. Aynı zamanda sağlıksız beslenmeye bağlı olarak kanser hastalığının sürekli artış gösterdiğini birçok bilim adamı haykırarak söylemeye devam ediyor.

Bu bilim adamlarının ifadelerine göre; Günümüzde günlük yaşantımızı kolaylaştıran birçok kimyasal gıda ürünü, üretim aşamasından tüketim aşamasına kadar, insan sağlığı ve çevre açısından küresel bir tehdit oluşturuyor. Birçok gıda üreticisi bizim sağlığımızı düşünmüyor, sadece para kazanma içgüdüsüyle hareket ediyor. Mesela, Marketlerden aldığımız hazır yoğurtlar neden bozulmuyor? Düşündünüz mü hiç? Onun dışında tarım ilacının vücuda girmesi halinde ilaç kalıntılarının dokularda kaldığını biliyor musunuz? Bunlar insana tahmin edilenden daha çok zarar veriyor.

Sağlıklı beslenme ile ilgili yapılması gerekenlerin başında eskiden olduğu gibi evlerimizde annelerimizin yaptığı sağlıklı yiyeceklere ve ev yoğurdu gibi evlerde yapılabilen organik yiyeceklere dönmek gerekiyor. Araştırmalara ve en son yayınlanan bir kamu spotuna göre Dünyada 600 Milyon obez olduğu söyleniyor.


Nasıl besleniyoruz,
Yediğimiz yiyecekler ve içecekler acaba bedenimize ve ruhsal yapımıza etki eder mi?
Karakterimiz, yediklerimizden ve içtiklerimizden etkilenir mi?

Mesela sürekli kuzu eti yiyen birisi dana eti veya büyükbaş hayvan etiyle beslenen birisine göre farklılık gösterir mi? Kuzu etiyle beslenmek acaba insanı daha Yumuşak huylu birisi mi yapar?
Akdeniz mutfağıyla beslenen birisi diğer mutfaklar ile beslenen birisine göre ne gibi değişiklikler gösterir. Bazı bölgelere ait yiyecekler ve yemekler daha mı az kilo aldırıyor? Birçok diyet niye Akdeniz Mutfağı referanslı oluyor?

Obezitenin coğrafi haritası çıkarılabilse acaba hangi bölgelerde daha fazla olduğu görülür.?
Kanser gibi bazı hastalıkların yoğun olarak görüldüğü bölgeler acaba hangi tür yanlış besin alışkanlıklarından kaynaklanmış olabilir?  Gibi soruları artırabiliriz.

Bu soruların cevabı aslında iyi yapılacak araştırmalar sonucunda bulunabilir. Ancak tecrübelerime dayanarak edindiğim kanaate göre insan yediklerinden etkileniyor ve bu minval doğrultusunda gelişiyor. Çok fazla deniz ürünleri tüketen kişilere baktığımızda daha sağlıklı olduklarını görüyoruz. Çok baharatlı yemek tüketenlere baktığımızda ise sinirli ve kavgacı yapılar karşımıza çıkabiliyor. Acaba buna hangi tür baharatlar neden oluyor. Hakiki zeytinyağı ile yapılan yemekler veya annelerimizin evlerde yaptığı sağlıklı yemeklerle beslenenlere baktığımızda çok daha sağlıklı ve düzgün karakterli insanlar olduğunu görebiliyoruz. Tüm bu söylediklerim benim edindiğim tecrübelerle oluşan kanaatim. Bunların net sonuçlarını dediğim gibi yapılacak olan araştırmalar ortaya koyacaktır. Ancak ben tarihe not düşmek açısından, iddiamı burada seslendirmiş olayım. Eski bir rivayete göre 40 gün hayvansal gıda almayan kişilerde farklı meziyetlerin ortaya çıktığı söylenirdi. Günde bir zeytin ile beslenen Hint fakirlerinin olağanüstü haller gösterdiğine belgesellerde sürekli şahit olmaktayız.



Ayrıca yiyeceklerin sağlımıza olan katkısı kesinlikle göz ardı edilemez. Bu kültür ülkemizde olduğu gibi aynı zamanda Azerbaycan Yemek Kültüründe de mevcuttur. Şifa veren yiyecekler diye



Yemek Sadece biyolojik bir eylem değildir,
Toplumlar yaşadıkları yerlere göre yedikleri ve tükettikleri Yiyecekler ile değişiklik göstermektedir. Bunların üretimi, taşınması, depolanması ve tüketimi surecinde oluşan birçok toplumsal farklılıklar, beslenme şeklinin toplumsal kültürün oluşmasında inanılmaz bir rol oynağını ortaya koymaktadır.
İnsan metabolizmasının besin, enerji ihtiyacının karşılanması surecinde, enerjinin sağlanması, gerekli besinlerin temini, insan tüketimi için uygun hale getirilmesi ve tüketim davranışları sureci, beslenmeyi salt biyolojik bir eylem olmaktan çıkarmakta ve aslında kültürel bir olgu haline do?nu?s?tu?rmektedir. 
Yemek aynı zamanda ekonomik anlamda inanılmaz bir etkileşimi de içerisinde barındırmaktadır.
Toplumsal statü ve güç? ilişkilerinde yemeğin önemi çok büyüktür.
Yemeğin toplumu oluşturan fertler arasındaki iletişim ve etkileşim surecine de etkisi büyüktür. Bununla birlikte yemek, bir sosyalleşme aracı olarak da kullanılmaktadır. Toplumda beslenme alışkanlıklarının oluşmasında; Kurak bir bölge ile verimli toprak olan bir bölge arasında, şehirde yaşayan birey ile köyde yaşayan birey arasında ve Sosyal sınıf katmanları arasında çok ciddi farklar rol oynamaktadır.
Din açısından Yemek;
İnanç? ve beslenme ilişkisi açısından Yemek Kültürü, Kutsal ve onun normları etrafında birleşen bir toplumsal yapıda, dinin yenilmesini yasakladığı ve yenilmesine izin verdiği yiyeceklerin etkisi ile oluşmaktadır. Dinin haram ve helal kıldığı “yemek”lerin var olması da dinin yemek üzerindeki belirleyiciliğinin göstergesidir. Bu kapsamda bu tür toplumlarda beslenme alışkanlıkları, dinin yenilmesini yasakladığı ve yenilmesine izin verdiği yiyeceklerin etkisi ile oluşmaktadır. Müslüman ve Yahudilerde Domuz etinin haram ama Hristiyanlarda helal olması gibi.
Besinlerin asitlik-bazlık durumlarına göre yaşamımıza etkileri
Tüm yiyecekleri ve etkinliklerini iki grupta sınıflandırabiliriz: alkali/baz oluşturan (pH derecesi 7′den yüksek) ve asit oluşturan (pH derecesi 7′den düşük). Yaşamınızda alkali oluşturan yiyecek ve etkinliklere ağırlık vermemizde yarar vardır. Yüksek alkali oluşturan besinler İnsan vücudunda duygu durumunu etkiler. Yüksek alkali oluşturan besinler; Huzur, minnettarlık, affetmek, neşe, gülmek, olumlu düşünmek, dinlenmek, egzersiz yapmak, derin nefes almak ve nezaketli olmak gibi konularda müspet etki yaptığına dair çalışmalar var. Yüksek asidik besinler; Korku, kıskançlık, öfke, stres, uykusuzluk, hareketsizlik, sigara içmek, uyuşturucu kullanmak vs. gibi duygu ve düşüncelere etki yapmaktadır.
Bu yüzden yüksek asit oluşturan besinlerden uzak durulmalıdır.
Beslenme şeklimizin Kan Grubuna göre göre insan yapısına etkileri
Yediğimiz besinlerdeki lektinler (bir çeşit yağ) kanımızı olumlu veya olumsuz etkilemektedir. Bunun sonucunda ise sağlıklı beslenme veya sağlıksız beslenme ortaya çıkmaktadır. Eşyanın, gıdanın ve insanın mizacı var. Her insan kendi mizacına uygun gıdayı yemek zorundadır. İbni Sina beslenmeyi,  gıdanın mizaca uydurulması olarak tarif ediyor. İnsan, kendi tabiatına uymayan yiyeceklerden kaçınmalıdır. İki proteini birlikte yemek yanlıştır. Yani Süt ürünleriyle et ürünlerini birlikte tüketmek. Kayseri mantısı, İskender kebabı gibi, yoğurdu tereyağını ve eti bir arada bulundurur. Mide her bir gıda için farklı program uygular. Hazmeder, eritip çürütür ve asite dönüştürür. Uzun sürede hazmedilen gıdalarla kısa sürede hazmedilen gıdaların aynı anda tüketilmemesi gerekir.
Sağlıklı bir yiyecek olan süt,  birçok kişi için uygun olmasına rağmen, bazıları için kaçınılması gereken bir besindir. Ancak bu kişiler süt içmeleri gerektiğinde bunun olumsuz etkisini safran veya tarçın ile azaltabilirler. Yine Yoğurt, çok besin değeri yüksek olmasına rağmen bazı hastalığı olanlar için ve özellikle geceleri yoğurt yemekten kaçınmaları tavsiye edilir.

Özetle,
Öncelikle yukarıda anlattığımız gibi annelerimizin evde yaptığı gibi mevsimsel sebze ağırlıklı yemekler yenilmeli. Yemek yavaş yavaş yenmeli ve iyi çiğnenmelidir. Hızlı yenilen bir yemek, insandaki bencil özellikleri öne çıkarır.  Yemekte aşırılığa kaçılmamalı, Mutlu ortamlarda yemek yenilmeli ve şükran duygusu içinde olunmalı. Çok fazla ekşi, kuru, tuzlu ve acı yiyecekler yenilmemeli. Özellikleri nedeniyle ruh ve bedeni gerektiğinden daha fazla uyarırlar. Bunlar arasında özellikle bahsedilecekler çok fazla sarımsak kullanılması, kafeinli içecekler ve çikolatadır.  Mayalı gıdalar, et, sirke, bayat yiyecekler veya aşırı olgun meyveler, insanın materyalist, bencil veya saldırgan yanlarını teşvik ederler. Dolayısıyla bunların tüketiminde aşırılığa gidilmemesinde yarar var. Vücudu güçlendiren zihni temizleyen ve zekânın gelişmesine neden olan yiyecekler yenilmeli. Tam özlü buğday, çavdar, yulaf gibi tahıllar, Ceviz, fıstık, fındık kuru yemişler, taze meyve ve sebzeler, taze meyve suları, taze peynir, kesilmiş süt suyu, yoğurt, tereyağı, bal ve filizli bitkilerden (aşırıya kaçmadan yeterli miktarlarda) gibi. Günlük protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve mineraller gerektiği kadarıyla alınmalı.






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türk Burgeri

Ankara Mutfağı ve 2 Lezzet Markası

İstanbul’da Köfte ve Döner'in 2 adresi