Gastronomi Turizmi neden önemli?
Bu yazım 05.07.2021 Tarihinde Analiz Gazetesinde Yayınlanmıştır.
Geçen hafta İstanbul Kongre Merkezinde gerçekleşen GastroShow fuarı, Gastronomi Turizminin ülkemiz için ne kadar önemli bir konu olduğunu bir kez daha net bir şekilde bize gösterdi sanırım.
Fuarda boy gösteren illerimiz, kendi bölgelerine ait muhteşem
lezzetleri sergilerken, bunların dünya çapında neden daha iyi tanıtılmadığını
düşünerek üzüldüğümü de bu arada belirtmek istiyorum.
GastroShow fuar alanında, düşünsenize bir tarafta İzmir’in
zeytinyağı, mozerella peyniri ve çeşit çeşit sağlıklı kurutulmuş sebzeleri
sergileniyor. Diğer tarafta Malatya’nın kayısılı kurabiyesi, çöreği ve yöresel
yemekleri katılımcılara ikram ediliyor. Beri tarafta Bursa’nın İskender kebabı,
kestane şekeri, Gedelek turşusu tezgâhlarda yerini almış. Öte tarafta ise Trabzon’un
fındığı, süt ürünleri ve Samsun Bafra pidesi yiyenlere lezzet budur dedirtiyor.
Fuarın gözdesi künefe ve diğer lezzetler ise Hatay çadırında tabiri caizse
nefes kesiyor. Erzurum ve diğer iller de yörelerine ait özel yemekler ve
ürünleriyle halkın gözlerini ve midelerini doyuruyorlar.
Burada bulunan yüzlerce lezzet, ziyaretçiler tarafından
adeta kapışılıyorken ben özellikle Bafra pidesine bayıldım. Fuar şartlarında
nasıl güzel yapmışlar, yerinde yesem kim bilir nasıl lezzetlidir diye
düşünmeden edemedim.
Her standın önünde uzun kuyruklar, Develi restoran etli
çiğköfte ikram ederken hemen karşısında Kahramanmaraş’ın meşhur içli köftesini
satan Sabırtaşı Restoranın sahibi Mustafa Topçuoğlu bulunuyor.
Tüm bunlar şahane bir gastronomi organizasyonu
gerçekleştiğini düşünmemize yetmez mi?
Fuar alanında tanıtımı yapılan ve İzmir Vakfının
başkanlığında yürütülen visitizmir projesi bence süper bir uygulama olmuş. Tüm
İzmir’in güzelliklerini, lezzetlerini bu uygulama sayesinde görebileceğiz.
Hatay, tam bir gastrokent, Başkan Lütfü Savaş tarafından
özel davetli olduğum yemekte ise künefe dahil tüm lezzetler olağanüstü idi.
İşte bu kısa zaman
dilimi içinde, illerimizin sayısız muhteşem lezzetlerini tadıp ayrıcalıklarının
kısmen farkına varabildiğimiz bu Türk yemek kültürünü yerinde görmek fikri
sizce cazip gelmez mi?
Bu lezzetleri tatmak için o noktalara seyahat etme,
lezzetlerin kaynağına inme, ürünlerin yetiştirilmesini inceleme fikri Gastronomi
Turizmi alanına giriyor.
Geçenlerde duydum Amerika’da Türkiye’nin adı geçmeden ‘kunafa’
ismiyle tatlı satıyorlar. Bunlarda utanma da yok, hadi sahip çıkamadığımız için
yoğurdumuzu ‘Grek yoğurdu’ diye satıyorsunuz anladık ama künefemize de bunu
yapıyorsanız bunun adı emek sahtekârlığıdır. Aslında biz lezzetlerimize sahip
çıksaydık başkaları dünyada bu ürünleri kendi yörelerinin ürünü diye satamazlardı.
Tam bu açıdan diyorum ki bu lezzetlerin dünyaya gastronomi
Turizmi ile açılımı yapılması lazım, yoksa yine kendimiz çalar kendimiz oynarız
ve geçirdiğimiz zaman hep aleyhimize işler.
Çünkü ülkemizin nadir ve çok kıymetli olan gastronomi
lezzetlerini dünya bilmiyor. Türkiye’yi turizm açısından sadece deniz, kum ve
otel olarak görüyor. Vakti belirgin olan bir tatil programına sıkıştırılmış 3-5
tarihi yer gezisi dışında ülkemize gelen turist belki kültürümüze ait
yemeklerden hiç tatmadan ülkemizden ayrılıyor, bu durumu tersine çevirmemiz
lazım.
Alternatif turizm olarak, en değerlisi ve en lezzetlisi
gastronomi için yapılan geziler gibi geliyor bana. Çünkü Türk yemeklerini tadan
birinin seneye tekrar gelme ihtimali, Türk gastronomisinin cazibesi yönünden bana
göre çok yüksek.
Bu anlamda gastronominin bir Turizm çeşidi olarak sunulması ve
yerel GastroTur’lar düzenlenmesi özellikle bölgeye ait yerel yemek kültürünü
tanımaya kapı aralıyor. O bölgeye ait kültürel kimliğin ve mirasın
yansıtılmasına imkan veriyor. Belki de en önemlisi konfor dışında da huzur
veren yerel destinasyonlar için rekabet avantajı sağlıyor.
Lezzetli bir yemek yerine sadece tıka basa karın doyurmanın veya
lüks binaların içinde tatil yapmanın konfor olarak algılanmaması gerektiğini
anlamamıza yarayan gastronomi turizmi, bize yeni ufuklar açıyor.
GastoTur olarak görülebilecek bir Göbeklitepe ziyareti, Şanlıurfa’nın
lezzetlerini tatmanın yanında yiyeceklerin tarihine 10 bin yıllık tarihi bir
yolculuk yapılmasını sağlıyor.
Artık günümüzde insanlar, yeme içme olgusuyla birlikte
yediklerinin kaynağını araştırmakta ve tarihinden, hikâyesinden de etkilenmekte
ve büyük bir haz almaktalar.
Sürekli alışageldiğimiz yemeklerin dışına çıkabilmek için
sanırım seyahat etmek gerekiyor. Dünyada turizm gelirlerinin önemli bir kısmını
gittikçe gastronomi turizmi oluşturmaya başladı bile. Bu kapsamda Türk
Mutfağının dünyadaki sayılı mutfaklar arasında yer aldığı düşünüldüğünde
Türkiye’nin gastronomi turizmi için yeterli cazibesinin olduğunu görüyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder